Ukrayna’da savaşa ve her tür savaş kışkırtıcılığına hayır!

Ukrayna’da savaşa ve her tür savaş kışkırtıcılığına hayır!

Birkaç aydır Avrupa’nın gündeminde olan Ukrayna gerginliği, Rusya’nın, ülkenin doğusunda ilan edilmiş iki “cumhuriyeti” tanımasının ardından bu ülkeye hava, kara ve denizden başlattığı askeri müdahaleyle alarm verici bir hal aldı.

Gerginlik; ABD ve AB’nin desteğindeki “Meydan Darbesi” ile Ukrayna yüzünü batıya dönerken, Rusya’nın yanıtının ülkenin doğusunda ilan edilen iki bağımsız “cumhuriyeti” (Luganks ve Donetsk) destekleyip Kırım’ı ilhak etmesiyle başlamıştı. Özellikle ABD’nin teşvikiyle Ukrayna’nın NATO üyeliği ve topraklarına uzun menzilli silahlar yerleştirilmesi konu olduğundaysa, Rusya, bunun “kırmızı çizgileri” olduğunu açıkladı.

Rusya’nın sınıra çok sayıda asker yığmasıyla gelişen gerginlik, Rusya’nın yeni ilan edilen iki bağımsız “halk cumhuriyeti” Lugansk ve Donetsk’e askerlerini sokmasıyla alevlendi. Donbas’ta durmayan Rusya, kendisi için açık tehdit oluşturduğunu ileri sürerek, Ukrayna ve batıyı, bu ülkenin NATO üyeliğinden vazgeçmelerini sağlamaya zorlamak amacıyla ilerleyip Ukrayna’nın askeri altyapısını tahribe yöneldi. Başta ABD ve İngiltere olmak üzere NATO ülkeleri başlıca ağırlaştıracaklarını açıkladıkları ekonomik (ve siyasal) yaptırımlarla yetinirken, Rusya, egemen burjuvazisi öteden beri bölünmüş olan Ukrayna’yı askeri olarak baskı altına alarak tutum değiştirmeye zorluyor. Amacı; Zelinsky hükümetini Rusya’nın dayatmalarını kabul edeceği bir uzlaşmaya razı etmek ya da kendisiyle işbirliği yanlılarının işbaşına gelmesini sağlayacak bir hükümet değişikliği olarak görünüyor.

Rusya’nın Donbas “cumhuriyetleri”ni tanıyıp bir askeri hareket başlatmasına kadar ABD’nin yoğunlaştırdığı yeni bir “soğuk savaş”a tanıklık ettik. Özellikle ABD ve İngiltere gibi yakın müttefikleri, Ocak başından beri, “yakında”, “48 saat içinde” gibi tarihler de vererek, Rusya’nın Ukrayna’yı işgal edeceğini ileri sürüyordu. Rusya’nın askeri birlikleriyle Ukrayna topraklarına girişi ABD-İngiltere merkezli batılı emperyalistleri haklı çıkarmış görünse de, bu iki ülke ve NATO, Ukrayna’nın NATO üyeliğinde ısrar edip “Rus işgali” propagandasına hız vererek açıkça savaş kışkırtıcılığı yaptılar.

*

Ukrayna sorunu, elbette özellikle bu ülkeyi ve Avrupa’yı ilgilendiriyor, ama kendi başına bir Ukrayna ya da Avrupa sorunu değil. O da, henüz sürmekte olan Suriye sorunu, ABD’nin özellikle Çin ama Avrupa’ya da karşı başlattığı “ticaret savaşları” ve en son Güney Çin Denizi’nde Japonya ve Vietnam’ın da hak iddia ettiği ama Çin’in el koyup silahlandırdığı yapay adalar sorunu türünden sorunlardan biri ve bir “büyük oyun”un parçası. “Büyük oyun”sa, dünyanın büyük emperyalist ülkeler arasında hegemonya alanlarıyla ekonomik ve toprak olarak yeniden paylaşılması kavgası. Rusya bu çekişmeye, önce Gürcistan’da batının üzerine gelişini püskürtüp sonra Suriye ve en son Ukrayna’da kafa tutarak katılıyor.

Emperyalistler arasında süren yeniden paylaşım kavgasının iki başlıca aktöründen biri ABD, diğeriyse Çin. ABD güç kaybetmekte olsa bile hala hem ekonomik hem de siyasal stratejik bakımdan dünyanın 1 numaralı gücü. Çin dev adımlarla ilerliyor ve şimdiden ekonomik etkisini bütün kıtalara yaymış durumda. Hala ABD’nin gerisinde, ancak yakın gelecekte, belki on yıl içinde kendisini geride bırakacağını en yakından ABD biliyor.

Çin, Rusya ile aralarındaki eskiden kalma sorunları geriye iterek bir dayanışma sağlamış durumda. Sanayisi özellikle Rusya’nın enerji kaynaklarına ihtiyaç duyan Çin, bugün bu ülkenin ABD’yi dengeleyen nükleer silah yığınağının sağlayacağı korumaya muhtaç. Rusya’ysa Çin’in ekonomik gücüne. İkisi bir arada, ABD açısından büyük tehlike oluşturuyor.

Çin ve Rusya karşısında, ABD; güçlü biçimde kendi yollarından yürüme işaretleri veren ve farklı çıkarları uğruna bağımsız politikalar izlemeye yönelmiş Avrupalı eski müttefiklerini etrafında toplamaya çalışıyor.

Ve ABD, yeterince güçlenip üstesinden gelemeyecek düzeye ulaşmadan Çin’in ve Rusya ile birlikte ikisinin dünya egemenliği açısından oluşturduğu tehlikeyi savuşturmak zorunda olduğunun farkında. Çin ve Rusya’ya silahın ucunu gösterip, onları, henüz yeterince güçlenmemişken ya kendisiyle kapışmaya ya da bundan kaçınıp geri adım atarak kendi koşullarını kabullenmeye zorluyor. Bu amaçla güç politikası uyguluyor. En son “işgalcilik”le suçlanmayı ve özellikle Avrupa halklarının tepkilerinin hedefi olmayı göze alarak, askeri birliklerini Donetsk ve Lugansk’a sokmakla kalmayıp Ukrayna içinde ilerlemesi, bunun farkında olan Rusya’nın da güç politikası izlemekten kaçınmadığını gösteriyor.

*

Ukrayna gerginliği bu tabloda anlam kazanıyor.

ABD akla uygun olarak rakip bloğu bölerek, görece daha zayıf olanını hedef alıp kuşatarak baskılamaya yöneldi. SSCB’nin dağılışının ardından “renkli devrimler” yoluyla eski Sovyet ve halk cumhuriyetlerini yönlerini batıya döndürüp birer-ikişer NATO’ya üye yaparak, ABD, Rusya’yı güçten düşürüp kuşatmada ileri adımlar atmıştı. ABD ve başta İngiltere olmak üzere yakın müttefikleri, Ukrayna’da gerginliği tırmandırıp, Rusya’yı Avrupa’da savaş çıkarma eğiliminde saldırgan bir güç olarak göstererek, AB ülkelerini kendisinden tamamen koparıp Rusya’yı tecrit etmeye ve geri adım attırmaya çalışıyor. Bununla aynı zamanda temel bir gelir kaynağı petrol ve doğalgaz satışları olan Rusya’yı ekonomik bakımdan çökertmese bile zorlamayı amaçlıyor.

Başarırsa, sadece Rusya’yı geriletmiş olmayacak, ama dolaylı olarak Çin’e karşı da bir başarı kazanmış olacak. Bunun farkında olan Çin tüm cüssesiyle Ukrayna sorununa dahil olmaktan kaçınsa bile, Rusya ile birlikte ABD’nin “soğuk savaş” taktiklerine karşı tutum aldı.

ABD’nin, en az Rusya’yı geriletmek kadar önemli bir hedefi de, özellikle sanayisi görece ucuz Rus gazına ihtiyaç duyan Almanya başta olmak üzere Avrupa’ya Rusya’dan Kuzey Akım1 ile akmakta ve Kuzey Akım2 ile akacak olan doğalgazı kesmek. Ve öteden beri Rusya karşısında ABD’den farklı bir “ostpolitik” (doğu politikası) izleyen Almanya ve diğer Avrupa ülkelerini ABD’nin arkasında safa girmeye zorlamak. Rusya’nın Ukrayna’ya girişi üzerine Almanya’nın istemeyerek de olsa Kuzey Akım2’nin faaliyete geçiş sürecini durdurmasıyla, ABD, geçici olsa bile, bir ölçüde amacına ulaşmış görünüyor. Öte yandan, AB’nin başını çeken Almanya ve Fransa’nın da kendi çıkarları peşinde koşmaya başlamış emperyalist ülkeler oldukları, bu amaçla silahlandıkları ve örneğin AB’ne katmak için bir ayaklanmayla Ukrayna’ya eksen değiştirttikleri ortada.

Suriye ve Libya’nın ardından Ukrayna dünyanın yeniden paylaşımı için emperyalistler arasındaki çatışmanın alanları. Bu karşı karşıya gelişlerde Ukrayna, Suriye ve Libya işçileri ve halkları, emperyalist ülkelerden biri ya da diğerinin çıkarlarına hizmet edecek askeri birlikler ve top barutları olarak kullanılacak, farklı yanlara sürüklenecek ve savaşın sonuçlarına katlanacaklar.

*

Asıl güç politikası izleyenlerin ABD ve yakın müttefikleri olmalarına, –Ukrayna sorununda Rusya örneğinde olduğu gibi– zaman zaman tepkiler vermekten kaçınamasalar bile, Rusya ve Çin ile Almanya ve Fransa başta olmak üzere Avrupalı emperyalistlerin bugün için topyekûn bir savaşı tercih etmemelerine rağmen Ukrayna sorununa müdahil taraflardan hiçbirinin halkların lehine politikalar izlemedikleri kesin. Herhangi bir gerekçeyle taraflardan hiçbiri desteklenemez. Batılıların “ülkelerin egemenliği ve demokrasi savunucusu” olduğu kadar Rusya ve Çin’in halkların dostu oldukları tezi de sahtedir.

Soruna taraf emperyalist ülke halklarının egemenlerinin izledikleri Ukrayna politikasından en küçük bir çıkarları yoktur. Üstelik başta Avrupa olmak üzere bütün ülkelerin halkları, –silahlanma harcamalarının tırmandırdığı ve tırmandıracağı– yükselen enflasyon, düşen ücretler, kötüleşmekte olan çalışma ve yaşam koşullarıyla yükselişte olan faşizm eğiliminin mağdurları durumunda. Buna, Rusya’nın Ukrayna saldırısının sonucu olarak nakil yollarındaki kesintilerle şimdiden ağırlaştırılan enerji fiyatlarında yükselişle tetiklenen zincirleme fiyat artışlarının yol açacağı mağduriyet ekleniyor.

Ukrayna’da ABD ve müttefikleri henüz vekil (Zelinsky rejimi) kullanmayı sürdürürken Rusya tarafından doğrudan silah kullanılması, emperyalist paylaşım kavgasının sertleşmekte olduğunu ortaya koyuyor. Bu, aynı zamanda, emperyalist paylaşım kavgasının, halkların yaşam ve geçim kavgasını hiçe sayarak, ne denli kolaylıkla bir silahlı çatışmaya dönüşebildiğini gösteriyor.

Uluslararası işçi sınıfı ve dünya halkları, şüphesiz sömürü ve baskı altında olmadan insanca çalışıp yaşayabilecekleri bir barıştan yanadır. Uluslararası işçi sınıfı ve halkların çıkarlarından başka çıkar bilmeyen bizler, dünyanın Marksist Leninist komünistleri, elbette barıştan yanayız. Bütün ülkelerin işçi ve emekçi halklarının sömürü ve zorbalığa karşı yürüttükleri mücadeleyi ve koşullarını örtüp zorlaştıran askeri müdahalelere, işgal ve savaşlara, her ulusun kendi kaderini tayin hakkını savunma zorunluluğunun yanında, bu nedenle de karşıyız. Rusya’nın Ukrayna’ya saldırısını kınıyoruz.

Bütün ülkelerin işçi sınıfı ve halklarına düşen, Ukrayna’dan ibaret olmayan emperyalist yeniden paylaşım kavgası ve buna yönelik silah şakırtılarının son bulmasının yanında iş, ekmek ve siyasal demokrasi talepleriyle sosyalizm için güçlerini ve mücadelelerini birleştirmektir.

Rusya, koşulsuz olarak Ukrayna’dan çekilsin!

Savaş harcamalarına son!

NATO türü askeri paktlar dağıtılsın ve bütün ülkelerdeki yabancı askeri birlikler çekilsin!

Yaşasın uluslararası işçi sınıfı ve ezilen halkların iş, ekmek, demokrasi, barış ve sosyalizm mücadelesi!

Uluslararası Marksist-Leninist Parti ve Örgütler Konferansı (CIPOML)

Koordinasyon Komitesi