Devrimci bir düzen mümkün ve gerekli

Yüz gün içinde, tüm sosyal ilişki biçimlerini değiştirerek ve milyonlarca kişiye bulaşırken yüz birlerce ölüme yol açarak koronavirüs salgını gezegenin her yanına yayıldı.

80’lerden bu yana sermaye birikimini garanti altına almak üzere uygulanan ekonomik ve kurumsal kapitalist düzenin sorgulanmasını gündeme getirerek dünya ekonomisini etkiledi. Yanı sıra, neoliberal saldırganlığın oluşmasına neden olduğu yıkımdaki rolünün görünür olmasını sağladı ve aynı zamanda “yeni normal” olarak izlenecek sosyal, ekonomik ve politik yaşam modeli hakkında sorulara yol açtı.

Uluslararası Marksist-Leninist Parti ve Örgütler Konferansı (CIPOML), bu gelişmeler karşısındaki pozisyonunu aşağıdaki şekilde tanımladı:

I

İnsanlık ve bir parçası olarak başlıca işçi sınıfı ve genel olarak halk, Kovid-19 salgınından etkilendi. Bu, bir sağlık sorunu olduğu kadar sosyal bir sorundur ve her türlü sosyal ilişkiyi alışılmadık bir hız ve coğrafi genişlikte parçalayıp bozmuştur.

Gezegenimizdeki bütün ülkeler ve halklar değişik düzeylerde bir şekilde etkilendiler. Bu kadar çok sayıda ülke ve halklar herhangi bir olay tarafından bunca geniş biçimde etkilenmesi sık görülebilecek bir şey değildir.

Amerikan John Hopkins Üniversitesi, bu yıl 20 Haziran itibariyle dünya ölçeğinde 460 binden çok insanın öldüğünü ve yaklaşık 8,7 milyon vakaya rastlandığını açıkladı. Aynı anda Dünya Sağlık Örgütü (WHO), milyonlarca insanın evlerinde kapalı kalarak karantina koşullarında yaşadığını, açlığa ve maddi yoksunluklara katlanan çok sayıda insanın hükümet yardımlarıyla kamusal destek politikalarının insafına terk edildiğini, hiçbir kamusal desteğin sağlanmadığı bazı ülkelerdeyse umutsuz bir yoksullukla yüzleşildiğini rapor etti.

İşsizlik dünya ölçeğinde %20’lere yükseldi, dolayısıyla bu sorunun yanında pandeminin başlangıcından önce zaten alarm verici düzeye ulaşmış olan genel yoksulluğu ağırlaştırıyor. Emek gücü, kesinlikle işsizliğin büyümesi ve üretken faaliyetin sınırlanması nedeniyle değer kaybetti.

Birçok ülkede, hatta gelişmiş oldukları düşünülenlerde bile hastaneler acil vaka taleplerinin altında ezildiler, cenaze kaldırıcılar servis taleplerini karşılayamaz oldular. Savaşlarla afetlerin en kötü anlarını hatırlatarak yüzlerce cenaze için toplu mezarlar kazıldı. Çok sayıda aile yakınlarını kaybetmenin acısını yaşadı ve hatta göçüp gidenlerin onuruna cenaze törenleri bile düzenleyemedi. Tümüne halkların daima muhalefet ettikleri eve kapanma, sokağa çıkma yasağı, kişisel özel yaşamların hükümetler tarafından online kaynaklarla ve başka kontrol biçimleriyle gözlem altına alınması, salgınla mücadelenin olağan önlemleri haline geldi.

Virüs karşısında korku, yardımsız kalma ve kesinlikten uzaklık milyonlarca insanı, başlıca işçi kitlelerini ve genel olarak halkı tedirgin ediyor. Sağlık hizmetleri ve hastanelerin özelleştirmeci neo-liberal politikalar, tasarruf tedbirleri ve kesintilerle yetersiz hale getirilmesi, hiç şüphesiz bunun ve salgının neden olduğu tahribatın nedenidir. Öyle ki, hastanelerde yeterli bakım imkanı ve yatak bulunamadı, hastalar koridorlarda sedyelerde bekletildi, sağlık emekçilerine kullanmaları uygun koruyucu ekipman sağlanamadı, genç hastalara yer açmak için yaşlılarla risk grubunda olanlar ölüme terkedildi. Gerçek bir insanlık trajedisiydi.

II

Salgına gelinirken hemen her ülkede kapitalistler işçi ve emekçilere karşı saldırı halindeydi. Kamu servisleri özellikle sağlık ve eğitim çökertilip tamamen kötürümleştirilmişti. Başta ABD ve Çin olmak üzere kapitalist emperyalist ülkeler arasındaki çelişkiler keskinleşmiş, rekabet şiddetlenmişti. Dünya, uluslararası kapitalist ekonominin durgunluğa girdiği bu kaotik koşullarda patlak veren salgınla yüzleşti. Dünya burjuvazisi, salgın karşısında ortak bir yaklaşım oluşturamadı ve birleşik bir mücadele yürütemedi. Sözde birlik halinde olduğu düşünülen AB üyeleri örneğinde olduğu gibi, her ülke kendi haline terk edildi.

Bu, BM organlarının olduğu gibi, DSÖ, UNESCO gibi uluslararası kuruluşların davranışlarında da görüldü. Trump, DSÖ’yü Çin’le iş birliği yapmakla suçladı ve ABD’nin çekileceği tehdidinde bulundu. Buna ek olarak, birleşik olmayan aşı araştırma çalışmaları, zaman kaybına ve bilimsel buluşlardan yararlanmada zaaflara neden olarak birbirinden bağımsız olarak ve ayrı ayrı yürütülüyor. Bulunacak herhangi bir aşının ise ilk olarak ve öncelikle zengin ülkelerle sınıflar tarafından kullanılacağından şüphe edilemez. Bu tür koşullar altında neoliberal dünya düzeninin kurumlarının salgını önlemesi ve onunla etkili olarak mücadele etmesi beklenemezdi ve böyle oldu. Bunun gibi, ulusal hükümetleri birleştirecek genel bir yönlendirme de belirlenemedi. Hükümetler, bilinçli insanların büyük bölümüyle ilerici bilim ve sağlık toplulukları karşısında otoritelerini iki paralık etmek üzere, komisyon aldıkları ya da önlerini kestikleri uluslararası ilaç tekelleriyle suç ortaklığı yapıyorlar.

NEOLİBERAL KAPİTALİST DÜZENİN GELECEĞİ YOKTUR

Önceki virüslerin deneylerinin gerektirdiği sistemli çalışma ve zorluklara karşın temelleriyle sürekli kılınmaya ihtiyaç duyan bilimsel araştırmalar, sermayenin ve sağlık alanında faaliyet gösteren, virüsü, faaliyetini sürdürme ve sermaye biriktirmede fırsat olarak kullanan şirketlerin isteklerine terk edildi.

Devletler, kamu gelirlerini doğrudan özel şirketler için altyapı inşa etmede kullandılar veya bunlar, egemen sınıfların kuklalarından başka bir şey olmayan “koruyucuları” tarafından idare edilmeleri bahanesiyle özelleştirildiler.

Araştırmalara ayrılan kamu bütçeleri donduruldu ve önemli ölçüde azaltıldı; öyle ki, birçok ülkede yaşamsal sosyal, ekonomik gelişmelerle insanlığı ve doğayı etkileyen virüsler, bakteriler ve hastalıkları önleme ve onlarla etkili mücadele etmek için ayrılmış kaynak bulunmamaktadır. Aynı zamanda, kamu üniversitelerinin bütçeleri de onları bu tür bilimsel çalışmaları yapamaz hale getirmek üzere sınırlandırılmıştır.

Üstelik pandemi geldiğinde özelleştirmeye karşı ayakta kalmaya çalışan kamu hastaneleri çok sayıda yoksunlukla çalışır ve ancak halkın küçük bir bölümünün sağlık koşullarıyla ilgilenebilirken, sağlık sistemlerinin çoğu, özellikle klinikler ve bakım servisleri özelleştirilmişti ve geniş halk çoğunluğu bakımından onlara erişim olanaksızdı.

Salgın bir sağlık sorunu olduğu kadar toplumsal bir sorundur da. Toplumsal ilişkileri, ekonomi açısından üretimi ve toplumsal ve kültürel etkinlikleri etkilemiştir.

Salgın, başlamadan önce, gerçekte durgunluk içinde olan ve kriz unsurlarını biriktiren, pandemi sürecinde başlayan bugünkü ekonomik krizi ağırlaşan kapitalist ekonominin yavaşlamasına katkıda bulundu. Kapitalist sistemin neden olduğu çevrenin tahribatıyla birlikte kriz, Karl Marx’ın Kapital’de işaret ettiği gibi, üretici güçleri ve doğayı yıkıma sürüklüyor.

PANDEMİ SÜRECİ YENİ BİR TOPLUMSAL VE POLİTİK DÜZENE OLAN İHTİYACI GÖSTERİYOR

Pandemi, hatta, geniş işçi kitlelerinin kapitalizmin sonuçlarının farkına varıyor olmaları ve onun varlığını sorgulamaya başlamalarıyla birlikte, bunun acil bir ihtiyaç olduğunu gösterdi.

Aynı kapitalist sistemin çeşitli ideologları, Kovid-19 sonrası normalin öncesinden farklı olması gerektiğini belirtmede birleştiler.

Buna uygun olarak yeni bir teorik ve politik tartışma gelişiyor. Faşist politik egemenlik biçimlerine başvurulması imkanının göz ardı edilemeyeceği, pazarın egemenliğinin ekonomik ve toplumsal etkinliğin başlıca unsuru, mali sermayenin de başlıca hak sahibi olduğu kapitalist sömürünün neoliberal modeli devam mı edecek?

Yoksa, sermaye, devletin yatırımlarda ve ekonominin düzenlenmesindeki önemli rolüne eşlik eden işçi sınıfı ve genel olarak halka kırıntılar bağışlayıcı politikalarıyla yeni-Keynesçi politikalara mı başvuracak?

Üçüncü olanak, devrimci çözümün gelişmesi umududur.

CİPOML bu olanağı öneriyor.

Dünya işçi sınıfı ve emekçi halklar,

Bu imkanı gerçekleştirmek için, ekonomik, toplumsal, politik ve kültürel alanı burjuvaziye terk etmeyelim. Gördüğümüz gibi, burjuvazi salgın karşısında çaresiz kaldı. Kitlelerden evde kalmalarını istedi, ancak bu, yalnızca çalışmak zorunda olmayanlar için olanaklıydı. İnsanlık haysiyetimizle oynandı. Öncelikle sağlık işçileri olmak üzere yüz binlercemiz, korunmasız olarak hastanelerde, fabrikalarda, işyerlerinde ve sokaklarda çalışmaya zorlandık. “Sosyal mesafe” birçoğumuz için değildi. Bu süreç, aynı zamanda, bize, çalışma ve yaşam koşullarımıza verilen değeri gördüğümüz bir süreç oldu. Şimdi, “yeni normal” adı altında, kapitalist sisteminin devamını garanti etmek üzere çalışmaya mecbur bırakılıyoruz.

Kapitalizmin bize verebileceği bir şey olmadığını bir kez daha gördük. Birçok ülkede hatta bir maske bile veremediler. Küçük işletmeler çok az, ağır ve kâr için çalışmaya zorlanan işçi kitlelerin, bizlerin payına sadece sahte vaatler düşerken, toplamı trilyonları bulan salgına karşı ekonomik destek paketleri yalnızca kapitalistler için destekleri kapsıyor. Hastaneler bile bize hizmet vermiyor, test bile yaptıramıyoruz. Zaten hastaneler de yetersiz hale getirilmişlerdi.

Her ülkede, birliğimizin ve mücadelemizin üzerinde yükseleceği özel talepler olabilir. Buna rağmen, belirli iyileştirmelerin farklı ülkelere özgülüğü tamamen anlaşılır olmakla birlikte, yine de etrafında bir araya gelip birleşebileceğimiz bazı talepler aşağıdadır:

  • Bize dayatılan politikaları kabul etmemeli ve kapitalistlerin ulusal köleleri olmayı reddetmeliyiz.
  • Tüm işyerlerinde salgına karşı korunmalı çalışma koşulları sağlansın.
  • Sağlık ticaret ve kâr konusu olamaz. Sağlık hizmetlerinin özelleştirilmesine son verilsin, halkın nitelikli ve parasız sağlık hizmeti alması güvence altına alınsın.
  • Sağlık kurumları ve hastaneler kamu kontrolü altına alınsın; bugünkü sağlık sistemi kabul edilebilir değildir.
  • İşsiz kalan ve yeterli ya da hiç geliri olmayan emekçi ailelerine temel ihtiyaç maddelerini karşılayacak gelir desteği sağlansın. Kira ödemeleri, elektrik, su, doğalgaz faturaları devlet tarafından karşılansın. Bu durumdaki işçilerle küçük üretici ve esnafların kredi borçları iptal edilsin.

Yeni normal” olarak adlandırılmasına rağmen salgının atlatıldığı ya da ikinci bir dalgaya neden olmayacağı söylenemez. Bizler, insanlığın geleceğini garanti altına almak için hiçbir önlem almazken, bizi devamına ve elde edeceği kârlara kurban eden kapitalist sisteme ve kapitalistlerin bu olasılığı güçlendiren politikalarına karşı mücadele etmeliyiz.

Bu taleplerle, pandeminin sorumlusu uluslararası kapitalist düzene karşı mücadelemizi yükseltmek, emperyalizme ve hizmetindeki kapitalist hükümetlere darbe vurmak için, politik olarak mümkün olan her şeyi birleştirmeye çalışmalıyız. Bu birliğin gelişebileceği alanlar, kitlesel kampanyalar, sendikalar, meslek örgütleri, yerel inisiyatifler, öğrenci, gençlik ve kadın örgütleri ve bu örgütlerle halkın geniş kesimlerini bir araya getiren halk cephelerini kapsayabilir.

DEVRİMCİ BİR DÜZEN MÜMKÜN VE GEREKLİDİR

Devam eden salgın korkunç bir felaket. Salgına karşı mücadelede insanlığın en iyi yönleri, insanların dayanışması daha fazla hissedildi. Salgın ve salgına karşı burjuvazinin aldığı pozisyon, işçi ve emekçi kitlelerin kapitalist düzenin sonuçlarına karşı tepkilerini, memnuniyetsizlik ve öfkelerini canlandırdı. Bu, işçi kitleleri arasındaki dayanışma duygularının gelişmesinde olduğu kadar bu tepkilerin çeşitli nedenlerle tetiklenen eylemlerle ifade edilmesi eğilimin gelişmesinde kendisini gösterdi.

Salgın, neoliberal bireyciliğin kötüye kullandığı “herkes kendisine” yalanına karşın, gezegenin her yanında milyonların insani dayanışma ruhunun yükselmesine katkıda bulundu. İnsanlar, ne kadar az olsa da ellerindekini başkalarıyla paylaşıyor ve ortaya çıkan yükleri hafifletmek için dayanışmada bulunuyorlar. Tüm dünya ölçeğinde yerden fışkırırcasına kurulan yerel dayanışma ağları, halka, kamu işçileri ve özellikle sağlık emekçilerine destek sağlıyor.

Bilim insanlarına ithaf edilen bu belayı def etmek üzere insanlığa yardım etmek için ellerinden gelenin en iyisi yapma tutumu iyi bilinir; sağlıkçılar, genellikle, güvenilir olmayan sağlık sistemleriyle insanları tedavi etmek için kendi yaşamlarını riske atmada tereddüt etmediler.

Yaratı ve yeteneklerini neşelendirmek, direniş ruhunu yükseltmek ve yaşanır bir gelecek umudunu güçlendirmek üzere sunan kültür ve sanat dünyasının ünlülerinin tutumları da dikkate değerdir.

Bunların tümü, gelişmeleri için yardım etmemiz ve geleceğimizi üzerine kurmamız gereken eğilimler.

Ve, karantinanın sosyal mesafeyi zorunlu kıldığı koşullarda halk protestoları gerçekleşiyor. Başlangıçta, koşullar dolayısıyla küçük gruplar tarafından düzenleniyorlardı. Fakat salgın öncesinde birçok ülkede gelişen eğilim gibi, George Floyd’un öldürülmesiyle protestolar kitlesel oranlara ulaştı, sadece ABD’de değil hemen tüm dünyada yüz binlerce insanın katıldığı geniş gösteriler yaşandı. Salgın sürecinde kapitalizmin gaddarlığına karşı gelişen kitlelerin öfkesinin bir sonucu olarak patlak veren bu mücadele dalgası, bize yürümemiz gereken mücadele yolunu gösteriyor.

CIPOML, işçi sınıfı ve emekçi kitleleri, kapitalizmin saldırıları ve bizi mahkum ettiği gelecek yoksunluğundan hoşnutsuzluk duyan herkesi, birliğimizi, dayanışmamızı ve mücadelemizi iki kat artırmaya çağırıyor. Yaşamımızı ve geleceğimizi gasp eden neoliberal kapitalist saldırılara karşı mücadelede birleşirsek, geleceğimizi kazanabiliriz.

Gelecek bizimdir!

Uluslararası Marksist-Leninist Parti ve Örgütler Konferansı (CIPOML)

Haziran 2020

CIPOML üyeleri

Tunus Emekçileri Partisi (PTT)

1986 yılında Tunus İşçileri Komünist Partisi (Parti des Travailleurs de Tunisie - PTT) adıyla kurulan parti, 2011 yılında legal alanda faaliyete başladı. 2012 yılında adını...

Meksika Komünist Partisi (Marksist-Leninist)

Meksika Komünist Partisi (Marksist-Leninist) Meksika'daki proleter sınıfın öncü müfrezesidir. PC de M (m-l), Meksika'daki ve dünyadaki sınıf mücadelesinin mevcut durumu koşullarında Marksizm-Leninizmi korumak ve geliştirmek...

Kolombiya Komünist Partisi (Marksist-Leninist)

Kolombiya Komünist Partisi (Marksist–Leninist), 1965'te Kolombiya Komünist Partisinden ayrıldı. Parti ve silahlı ıkanadı kadrolarının çoğunluğu hükûmet tarafından yakalandığı 1990 yılında büyük bir darbe aldı. Bu grubun üyeleri kendilerini, Umut,...

Komünist Platform, İtalya

Komünist Platform (PC) Şubat 2008'de, İtalya'nın farklı şehirlerinde birkaç yıl önce birlikte çalışmaya başlayan komünist grupların birleşmesiyle kurulmuştur. PC, aynı dünya anlayışına sahip, komünizmin ilkelerini...

Fildişi Sahili Devrimci Komünist Partisi (PCR-CI)

Partinin web sitesi

İspanya Komünist Partisi ML

İspanya Komünist Partisi (Marksist-Leninist), 1964 yılında İspanya Komünist Partisi (PCE) içindeki bölünme sonucu kuruldu. İspanya Komünist Partisi ML, CIPOML üyesidir. Partinin web sitesi

İran Emek Partisi (Toufan)

İran Emek Partisi (Toufan), Toufan Marksist Leninist Örgütü'nde (PLI'nin Öncülü) toplanan Marksist-Leninistlerin yıllar süren yorulmak bilmez mücadelesinin bir sonucudur.Sovyet Komünist Partisi'nin revizyonizm bataklığına düşmesinin...

Devrimci Demokrasi Örgütü, Hindistan

Devrimci Demokrasi Örgütü, altı aylık teorik ve siyasi Devrimci Demokrasi dergisini yayımlamaktadır. Dergi, özellikle Rusya, Çin ve Hindistan'la ilgili olmak üzere komünist hareketin karşı...

Fransa İşçileri Komünist Partisi (PCOF)

Fransa İşçileri Komünist Partisi (PCOF), 18 Mart 1979 tarihinde Paris Komün Kongresi'nde doğdu. Partinin kuruluşu, Fransa Komünist Partisi'nin (PCF) tamamen yozlaşması ve yeni bir...

Emek Partisi (EMEP), Türkiye

1996 yılında kurulan Emek Partisi (EMEP), işçi sınıfının dünya görüşü olan bilimsel sosyalizmi kılavuz edinir; saflarının sağlamlığı, üyelerinin gönüllü ideolojik, siyasi ve örgütsel birliğine...

Ekvador Marksist-Leninist Komünist Partisi (PCMLE)

Ekvador Marksist-Leninist Komünist Partisi (PCMLE), 1 Ağustos 1964'te kuruldu, Kuruluş Kongresi, Guayas eyaletinin Pascuales kasabasında yapıldı. Partinin öncülleri, geçen yüzyılın ellili ve altmışlı yıllarının...

Yunanistan Komünist Partisi Yeniden İnşa Örgütü (Anasintaxi)

Anasintaxi 1996 yılında kurulmuştur. Yunanistan'daki komünistlerinin tek bir Marksist-Leninist-Stalinist partide birleşmesi için mücadele eden Yunanistan Komünist Partisi Yeniden İnşa Örgütü (Anasintaxi), CIPOML üyesidir. Web sitesi

Komünist Emek Partisi (PCT), Dominik Cumhuriyeti

Dominik Cumhuriyeti Komünist Emek Partisi (PCT), 1980 yılında Maoist Dominik Halk Hareketi'nden ayrılarak kuruldu. CIPOML üyesi olan PCT, Lucha dergisini yayımlamaktadır.

Demokratik Yol, Fas

1995 yılında kurulan Demokratik Yol, kendisini Fas Marksist-Leninist Hareketi'nin (MMLM) ve özellikle de onun ana bileşeni olan ve illegal olarak faaliyet gösteren Ila Al...

Venezuela Marksist Leninist Komünist Partisi (PCMLV)

Venezuela Marksist Leninist Komünist Partisi (PCMLV), 2009 yılında kuruldu. PCMLV, CIPOML üyesidir. Web sitesi

Danimarka Komünist İşçi Partisi

Danimarka Komünist İşçi Partisi (Danca Arbejderpartiet Kommunisterne, APK) 20-23 Nisan 2000 tarihlerinde Kopenhag'da düzenlenen Kuruluş Kongresi'nde kuruldu. APK Kurucu Kongresi, "Sosyalist Bir Danimarka İçin Manifesto"...

Devrimci Komünist Parti (PCR), Brezilya

Mayıs 1966'da Recife'de kurulan Devrimci Komünist Parti (PCR), Brezilya Komünist Partisi'nin (PCdoB) çizgisini eleştirerek ayrılan bir grup militan tarafından örgütlendi. PCR ilk andan itibaren...

Devrimci Emek İttifakı, Sırbistan

Devrimci Emek İttifakı (Revolucionarni savez rada) Marksist-Leninist bir örgüttür. Web site

Benin Komünist Partisi

Benin Komünist Partisi (PCB), 1977'de Dahomey Komünist Birliği tarafından kuruldu. Parti, ilk olarak Dahomey Komünist Partisi (Parti Communiste du Dahomey) adını aldı. Partinin ilk...

Peru Komünist Partisi (Marksist-Leninist)

Peru Komünist Partisi (Marksist-Leninist), Ocak 1964'te Peru Komünist Partisi'ndeki bölünmenin ardından kuruldu ve başlangıçta Peru Komünist Partisi - Kızıl Bayrak (Partido Comunista Peruano -...

Revolusjon, Norveç

Revolusjon (Devrim) başlangıçta, Norveç'te Marksist-Leninist bir Komünist Partinin yeniden kurulması için gerekli koşulların hazırlanmasına yardımcı olmak amacıyla bir dergi yayımlayan genişletilmiş bir yayın kuruluydu. Birkaç...

Almanya Komünist İşçi Partisi İnşa Örgütü

Almanya Komünist İşçi Partisi İnşa Örgütü (Arbeit Zukunft) web sitesi

Arnavutluk Komünist Partisi

Arnavutluk Komünist Partisi 1991 yılında kurulan Marksist-Leninist ve revizyonizm karşıtı komünist partidir. Arnavutluk Emek Partisi'nin 1991 yılında Arnavutluk Sosyalist Partisi'ne dönüşmesinden ve sosyal demokrasiyi...

Amerikan Emek Partisi (APL)

Amerikan Emek Partisi 2008 yılında Amerika Birleşik Devletleri'ndeki tek açık anti-revizyonist Marksist-Leninist parti olarak kuruldu. Amerikan Emek Partisi'nin Programı GirişAmerikan Emek Partisi, Amerika Birleşik Devletleri'nde, amacı,...

AB mültecilerle mücadele için Tunus’taki diktatörü maddi olarak destekliyor

Temmuz ayı ortasında Avrupa Birliği (AB), Tunus diktatörü, Cumhurbaşkanı Kays Said ile Tunus hükümetinin mültecilerin AB’den uzak tutulmasına yardımcı olacağı bir anlaşmaya vardı. Tunus...

Sudan’da gericiliğin değil halkın egemenliğini destekliyoruz

Sudan’da halka karşı sürdürülen saldırıların odağında, 2021 Ekim’indeki ikinci askeri darbeden bu yana iktidarı elinde tutan Geçici Egemenlik Konseyi bulunuyor. Egemen cuntanın iki ayrı...

Fransa işçileriyle dayanışma

Ocak ayından bu yana grevler ve gösterilerle güçlü bir seferberlik milyonlarca kadın ve erkek işçi ve emekçiyi, genci, emekliyi Fransız kentlerinin sokaklarına döktü. Bu...